Tuesday, December 30, 2008

Durum 1:

Bir masa dolusu fransiz ve ben aksam yemeyi yiyoruz. Butun yemek boyunca sadece fransizca konusuyorlar ve ben hic olmayan frnasizca bilgimden dolayi duruma baya fransiz kaliyorum..

Durum 2:

Bir grup ingilizce konusan insan, hep beraber ingilizce bir tv show izleyip arkasindan birde film izliyoruz. e tabi bu sirada iciyoruzda.

Soru: Peki ben hangisinde daha mutluydum, daha huzurluydum?

Yanit: Durum 1..
ooooffffffff!

Friday, November 14, 2008

"Bir noktadan sonra insanlar barisamaz, ayrilamaz, donemezler; bunu biliyor." Kadindan Kentler/ Murathan Mungan

Biz ayrilamayacak noktaya gelmemisiz hic.. Ama artik donulmucek noktayiz, kesin. Barismaya gelince, kalbimin kirginligi gecmez, haksiz da degil..ama hayatimin onemli bir bolumunu paylastigim biriyle kus de kalamam ben. Iki yabanci olmak olmaz, olmamali..

Urksem, uzulsem de basta, yeniden basladim coktan..

Onca yasanilanin ardindan birini cok cok sevebildigimi (sevebilecegimi) biliyorum ve bircoklarina gore sansliyim.. en azindan bu konuda..

Friday, June 27, 2008

Mezun oldum.. birkez daha. Tarihi bir opera binasinda, Kofi Annan'nin da bulundugu bir mezuniyet torenıyle mezun oldum hemde.



Buaralar Daniel Gilbert'in Stumbling on Happiness isimli bir kitabını okuyorum. İsminden dolayı belki self-help kitaplarından oldugunu dusunebilirsiniz ama yanılırsınız. Yazar kitapda diyorki; tecrubelerimiz gozlerimizdeki hic cıkaramayacagımız kontak lensleri surekli olarak degistirir ve sekillendirirler. Basımızdan gecen her tecrubeyle bir oncekinden farklı lenslere sahip oluyoruz. O yuzden bugunki deneyimlerinizle ne gecmisi nede gelecegi degerlendirebilirsiniz demeye calısıyor yazar.

Peki ben neden bundan bahsediyorum; cunku son zamanlarda surekli yaslandıgımı hissediyorum. Artık buyuyecek yası gectıgımı dusundugumden yaslanmak demeyi tercih ettim. Sinemaya Sex and New York izlemeye gittigim butun kız arkadaslarım film sonrası ask uzerine konusup, efkarlanırken benim hemene hemen butun film boyunca dusundugum "yaslanmak"dı.

Nasıl sonuna geldigimi anlayamadıgım bir CEU hayatı sona erdi. Artık ogrenci degilim ve yazması bile zor geliyor bu cumleyi.Bir daha buyuk ihtimalle asla bir arada goremeyecegim bir suru insana veda ettim. Bilgisayarımda ki fotograflardan cok daha fazla hatıralarım ve hikayelerim var ama veda ettigim her bir insana bir parcamı verdim, simdi dunyanın dort bir yanındayım. Boylelikle azaldım mı cogaldım mı karar vermek zor. Ama yaslandıgım kesin. Mesela artık cok uyudugumda basım agrıyor ki ben eskiden kimse dokunmasada butun gun yatakda kalsam hayalleri kurardım. Sabah her turlu tatlıyı kahvaltı niyetine yiyen, hatta 3 ogununu tatlıyla gecirebilcek ben, simdi karnım acıktıgı zaman once tuzlu birseyler yemek istiyorum, sonra tatlı. Artık duzenli sebze yemeyince, yada gunlerimi bos bos yatarak gecirdıgımde eskisine oranla cok daha buyuk bir rahatsızlık hissediyorum. Arkadaslarımızla sohbetlerimiz iste ne kadar cok calıstıkları, maasları ve evlilik planları uzerine. Eski arkadaslarımla bulusmalarımdan sonra acaba bir sonraki bulusmamızda o nerde napıyor ben nerde napıyor olucam diye dusunuyorum hatta belki bir daha bulus(a)mama ihtimalini de.

Gozlerimdeki lensler 23 yıllık hayatımda hic olmadıgı kadar cok degisti bu son iki yılda ve ben yaslanıyorum ey blog!



Monday, May 19, 2008


Finaller oncesi kutuphanede tikildigim bir-iki haftadan biriydi. Ben en cok kutuphanenin balkona benzeyen kisimlarindaki masalari seviyorum ders calismak icin. Cunku basini kitaplardan sikilip kaldirdiginda karsidaki binayi (ki o binaninda bir anlami var icimde) ve gokyuzunu goruyorsun. Aydinlik ve ic acici bir kose ders calismak icin. O da belki ayni belki de farkli sebeplerden hep ayni koseyi seciyordu kutuphanede ve iki kisilik masayi, merhaba ve sinavda basarilardan olusan kisa dialoglari paylasiyorduk. Bir keresindede "Galiba biraz ara verip, yeni kalem ve defter alma vakti geldi" diyerek kullanilmis ve bitmis kalem duzinesini isaret edip benden kalem istemisti ve boylece kalemimide paylasmis olmustuk. Guzel ve guleryuzluydu. Sizi bilmem ama bana cok oluyor, birini once fark ediyorsunuz, sonra uzaktan izliyorsunuz ve birkac detay gorup, bu kizla veya cocukla arkadas olmak cok keyifli olabilir diye geciriyorsunuz ya icinizden, iste tamda onlardan biriydi her defasinda yanyana oturuken hissettiklerim de her defasinda bir defakine diyerek gecistiriyordum bir laf atip sohbeti gelistirme girisimini.. (Benzer seylerı gecen sene tanıstıgım bır kac kısı ıcın daha hıssetmıstım ve ha bugun ha yarın derken okul bıttı, dunyanın dort bır yanına dagıldı herkes, bende o ınsanlara hıssettıgım sempatıyle kalakaldım.)

Sonra facebookda gezinmek gibi gundelik zaman kaybetme aktivitelerini gerceklestirirken iki hafta once okul maillerinden trajik ölümünü ogrendigim Cevre Bilimi bolum ogrencisi Lydia Press'in, final oncesi kutuphanedeki ayni masayi, kucuk dialoglari ve kalemleri paylastigim kiz oldugunu anliyorum Facebook'da gordugum resimlerden.

Iste o andan beri surekli yeniden kutuphanede o masada oturdugumu, yanimdaki kizin birden aniden öldüğünü gozumun onune getiriyorum.. Sonrasinda ise aklima ilk okudugum gunden beri cok sevdigim su siir geliyor:

"Sevgileri yarinlara biraktiniz

Çekingen, tutuk, saygili.
Bütün yakinlariniz
Sizi yanlis tanidi.
Bitmeyen isler yüzünden
Siz böyle olsun istemezdiniz
Bir bakis bile yeterken anlatmaya herseyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldi" (Necip F. Kisakurek)

Kayip giden ve kisacik anlarina taniklik ettigim bir hayat icin uzulmekten otesini yapamiyorum. Kendim icinse surekli ve kronik olarak erteledigim hersey aklima geldikce bombok hissediyorum.

Rahat uyu guzel kiz!

Nasil olmus sorularinin cevaplari icin..

Saturday, March 15, 2008

Bereketiyle

Ben buaralar basima sip sip damlayan yagmur damlalariyla hasi nesirim. Birde gunes isigina hasret.

Aklimdakiler de yurt korudorunda yururken ayni anda farkli odalardan calmaya baslayan alarm saatleri gibi . Ayni anda farkli melodilerle yiyorlar beynimi.

Acaba Belgraddaki Eurovision iptal edilcek mi? Hem ilk defa Eurovision tecrubesi edinmekti planlar, hemde lise askim Harun Tekin’i gormek. Yani Kosova (belkide Amerika demeliyim) tam bagimsizlik ilan etcek zamani buldun.

Hergun her demeciyle sacmalayan bir basbakana sahip olan bir ulkenin vatandasi olarak sacmalama „ozgurlugu”mu kullanmak istiyorum simdi izninizle. Sayin Erdogan, hepimizi kuluckaya cagirmis. Valla ben hazirim. Yalniz bizde ki horoz turk olmadigindan, yumurtadan cikan her bir yavrunun yalnizca ucte biri turk olcak. Bu hesaplara gore basbakanin uygun gordugu ustume dusen turkcuk sayisina ulasmak icin en az 9 tane yavrulamam gerekiyor.Yaparim anasini satiyim.Cocukda yaparim kariyerde.

Benim en cok merak ettigim, hic mi bu adamin yaninda dogru duzgun akil verecek birileri yok? Soyleme oyle seyler, komik duruma dusuyorsun diyecek birileri?


Sunday, February 3, 2008

A ke pe hakkinda anlayamadiklarim !?!

1) "Dindar liberal" ne demektir?

2) "Minareler süngü, Kubbeler miğfer, Camiler kışlamız, Müminler asker" diye yemin eden bir insan nasil bir mutasyondan geciyor ve birden "ilimli islamci" olmaya karar veriyor?


3) "Ilimli islamci" ne demek? Islamcilar kaca ayriliyor? Ilimli, radikal ve baska? (Ailemizin en islamcisi anneannem hangi kategoriye dusuyor ?)

4) Acaba bu ilimliligin saha degistirmekle bir alakasi olabilir mi? "Once islam savascisiydim, islam askeriydim, simdi basbakanim o yuzden de ilimliyim" gibi mi mesela? (Acaba Bin Ladin'de bir yerlerde basbakan adayi olsa o da icine su katilmis gibi cozulur ve ilimli olurmu? Gerci ilimli Bin ladinle Bush amca napsin..)

Hani ben bu islamcilikdan hic anlamiyorum da daha biraz anlamaya calistigim ekonomi kismiyla ilgilide sorularim var:

5) Niye biraz A Ke Pe'ye laf eden olsa, hemen ama ekonomiyi duzelttiler diye cemkiriyorlar uzerlerine? Kim, nasil duzeltmis?

6) 2001 de hazirlanan ekonomi paketinden ne kadar oteye gidebilmisler? Issizligi mi dusurmusler?

7) Cari hesap aciklarinimi azaltmislar?

8) Yoksa surekli artan dis borclari mi geriletebilmisler? ( Ilgilenenlere sevgili hocam Aykut Kibritcioglu'nun "Türkiye’deki Hükümetlerin Makroekonomik Performanslarının Bir Karşılaştırması, 1987-2007" isimli makalesini okumalarini oneriyorum ki size cemkirenlere sizde cemkirebilin.)

Asil bu yaziyi yazma sebebim olan turban sorularim da var tabi:

9) Kizlar universitelere turbanla girebilince ozgur mu oluyorlar?

10) Turban ne tarz bir ozgurlugu temsil ediyor?

Ben zaten cok fazla ozgurlukten hazetmem. Zira freakconomics'de guzel guzel anlatiyorlar nasil her birimizin yuzde 85 inin "seytan"la yonetildigini. Yasalar var ki seytanlari bastirip bir arada yasamaya calisiyoruz. Hele bizim gibi ulkelerde cook coook yasalar var.

Uzun lafin kisasi kadinin orasini burasini erkegi tahrik etmemek icin kapatan her turlu "seytani" bulusun yasalarla yasaklanmasindan yanayim. Bunun ne islamla, ne de turkiyeyle alakasi var. Herseyin erkek hegemonyasinin degerleriyle bicimlendigi bu dunyada (dinlerde dahil) kadini bu hegemonyadan koruyabilen yada korumaya calisan her turlu yasaginda arkasindayim!

A ke pe, senin vaddettigin ozgurluk bana fazla cicim! Sen su sungulerini, migferlerini alip bizi yasaklarimizla basbasa birakip gitsen ya!

Saturday, January 26, 2008

~Espanya~



Gidildi, goruldu ve SEVILDI! ben en son yillar once budapeteyi gordugumde kendimi bi yere ait hissetmistim. O gun bugundur baska ulkelerden gectimde hicbiri icimden boyle gecmedi.



Aksam yemegine 9-10 civarinda baslaniyor. En genel yemek tarzi Tapas. Benim gibi menude yemek secerken birden fazla seyi bir anda denemek isteyenler icin birebir. Cunku kucuk kucuk bir suru seyi bi arada istebiliyorsun ve hic bir zaman kendini igrenc bi sekilde dolu hissetmiyorsun. Birayi su bardagiyla veriyorlar, boylece biranin sonuna geldiginde iyice isinmis icilmez bir hal almis olmuyor.



Gece gunduz sokaklar civil civil, hep bi kalabalik ama mesela sikinti veren cinsinden
degil. Barselona'da sokak sokak gez, cunku oyle rastgele yururken bile birden bir Gaudi harikasi gorup buyulenebiliyorsun. Madrid'de ise gezilcek gorulcek bir suru muze var. Mesela Prado'du soyle basindan sonuna geziyim dersen bir gunu sirf ona ayriman lazim. Madrid soylenene gore gece hayatiyla meshur. Barselona'ya gore daha fazla secenek sundugunu soyledi herkes. Ama benim gibi oyle oturalim, icelim, sohbet edelim, sarhos olucada belki biraz dans ederiz seklinde bir eglence tercihi olan biri icin Barselona'da benim ihityacim olandan cok bile fazlasi vardi.

Bence nereye gittigin kadar kimlerle gittigin yada kimlerle vaktini gecirdiginde belirliyor bir gezinin sende biraktigi izi. Hatta bazen cok daha onemli bile olabiliyor. Bu acindanda bakildigin Ispanya iz birakti bende. Mesela en onemli 8 yildir gormedigim, benim hayatimda "cornerstone" yeri olan arkadasimi, Mauricio'yu gordum. 8 yil once Turkiye'den ayrildiginda onu birgun bir yerlerde gorucegimi biliyordumda, bu kadar uzun sure sonra bile onun gormenin kalbimi bu kadar isitcagini dusunmezdim. Son yillarda tanistigim kisilerden (hatta ispanya'da tanistigim) olusan bir grupta birden en yakinim gibi hisettigimdi o. O'ydu 8 yil onceki Obeni bilen ve o 8 yil boyunca az yada cok hayatimda olan. Birde ilginc bir gurur duydum kendimle, ikimizlede. Onca yil koparmadigimiz icin bagi ve hala dostca hissedebildigimiz icin..


Herkesin yaptigi Madrid mi Barselona mi kiyaslamasini yaparak bitirecegim Ispanya yazisini. Gerci bana oyle geliyor ki Ispanya burda bitmez, ben daha cook anlatirim, yasarim, yasatirim.. herneyse.. bence Barselona acik ara onde. Bir kere deniz var ayol! Her tepesinden doyulmaz bir manzara yasatan. Sehrin ortasinda plaj var, hatta Pompeu Fabra' ya o kadar yakin ki soyle ders aralarinda bir yuz gel. Gaudi yapilari var kendini masallar diyarindaymis gibi hissettiren..Diyecegim o ki: al beni yar gotur, gotur Barselonaya!!

Simdi yine orada olmak icin, sokaklarinda bos bos geziyor olmak icin bile neler vermemki!!

PS: Yazimiz rengarenk, cunku Ispanyada hersey boyle rengarenk..